OTONOM SİNİR SİSTEMİ VE HİPOTALAMUS

 

Korktuğumunda kalp hızımız ve solunumumuz hızlanır ve yüzeyelleşir, ağzımız kurur, kaslarımız gerginleşir, avuç içlerimiz terler, ve belki koşmak isteyebiliriz. Bu vücutsal değişikliklere otonom sinir sistemi aracılık eder. Otonom sinir sistemi kalp kası, düz kas ve dış salgı bezlerini kontrol eder.  Hipotalamus, iç ortamın sürdürülmesi olan hemostasizi sağlayacak vücutsal yanıtları düzenler. Hipotalamus, otonom sinir sistemi, endokrin sistem ve motivasyonla ilişkili nöral sistemle ilgilidir.

Otonom sinir sistemi viseral ve büyük oranda istemsiz duysal ve motor sistemdir.

     Tüm viseral reflekslerin merkezi medulla spinalis yada beyin sapıdır. Tüm bu refleksler, beyin sapı, hipotalamus ve ön beyindeki santral otonomik kontrol çekirdeklerinde düzenlenmesine rağmen birkaç istisna dışında istemsizdir.

Otonom  sinir sistemi üç temel bölümde incelenir:

1.      sempatik

2.    parasempatik

3.    enterik

sempatik ve parasempatik sinir sistemleri düz kas, kalp kası ve dış salgı bezlerini innerve eder. Duysal lifler spinal yada kranial sinirler ile merkez sinir sistemine ulaşır. Motor yanıtlar pre ve post ganglionik nöronlarla ulaştırılır. Enterik bölüm daha çok otonomiye sahiptir. Merkezle minimal ilşkileri vardır. Sindirim reflekslerine aracılık eden duysal ve motor reflekslerden oluşur.

Amerikan fizyolog Walter B. Cannon ilk defa sempatik ve parasempatik sistemlerin farklı fonksiyonlarından söz etmiştir. Parasempatik kısım, dinlenme ve sindirim, sempatik kısım ise acil durum reaksiyonlarını (savaş-yada uçuş reaksiyonları) düzenler. Acil durum karşısında iç ve dış ortam şartlarında ani değişiklikler oluşturulması gerekir. Deneysel olarak sempatik sinir sistemi ortadan kaldırılmış hayvanlar sadece ılık ortamda ve hertürlü stresten uzak tutularak yaşatılabilir.

Bu iki sistem Cannon’un iddia ettiği gibi basitçe birbirinden ayrı değildir. Her iki sistemde de tonik bir aktivite vardır, birbirlerini etkileyebilirler ve pek çok davranışta somatik sistemle birlikte hareket edebilirler.

İç ortamın sabitliği fikri ilk olarak Fransız fizyolog Claude Bernard tarafından ortaya atıldı. Daha sonra Cannon tarafından geliştirildi. Cannon 1932’de “The Wisdom Of the Body” adlı kitabında homeostatik mekanizmaların düzenlenmesinde bir anahtar olarak negatif feed back mekanizmaları açıkladı. Otonom sistemin hipotalamus tarafından kontrol edildiğini ve burada feed back mekanizmaların geçerliliğinden bahsetti.

 

Otonom sinir sisteminin üç bölümünün her biri farklı bir anatomik düzenlenme gösterir.

Otonom sinir sisteminin motor nöronları santral sinir sisteminin dışında bulunur.

Şekil 49-1 somatik ve otonom motor yolların anatomik organizasyonu

 

Otonom sistemin visseral refleksleri düzenleyebilmek için mutlak duysal nöronlarıda bulunmaktadır. Ayrıca bazı duysal lifler medulla spinalise girerken aynı zamanda otonom ganglionlara da bir dal gönderirler.

Sinaps bölgeleride somatik sistemden farklıdır. Otonom sistemde özelleşmiş ne pre nede post- sinaptik alanlar bulunmaz. Sinir uçlarında varikoziteler vardır. Bu alanlar sinirsel ileticilerin birikmesine ve gerektiğinde salınmasına aracılık eder. Bu yapılanma sayesinde az sayıda lif tüm organda diffüz aktivite sağlar.

 

Sempatik yollar torako-lumbal çıktıları medulla spinalisin yanında uzanan gangliona taşır.

 

Preganglionik sempatik nöronların hücre gövdeleri ilk torakal ve son lumbar spinal segmentler arasında medulla spinaliste intermediolateral gri madde de bulunur. Nöronun bulunduğu yerden ön köklerle somatik sistemle beraber medulla spinalisi terk ederler, daha sonra (white myelinated rami) sempatik ganglion zincirine katılırlar. Sempatik ganglion zinciri daha rostral ve kaudale doğru uzanır. Preganglionik nöronların çoğu nispeten yavaş ileten küçük çaplı miyelinli liflerdir. Bir perganglionik nöron yaklaşık 10 postganglionik nöronla sinaps yapar. Post ganglionik nöronlar çoğunlukla miyelinsizdir. Gangliyonu gri myleinsiz rami ile terk ederler.

Şekil 49-2

 

Superior servikal gangliondaki nöronlar baştaki yapıları innerve ederler(carotis ile birlikte seyreder).

 Servikal ve üst torasik gangliondaki nöronlar kranial damarlar ter bezleri ve kıl folliküllerini ve baş ve gögüsteki viseral organların (göz yaşı ve tükrük bezleri, kalp, akciğerler ve kan damarları) innervasyonunu sağlarlar.

Alt torasik ve lumbar paravertebral ganglionlarda bulunan nöronlar periferal kan damarları, ter bezleri ve pilomotor düz kasları innerve ederler.

Bazı preganglionik nöronlar ise ganglionlardan sinaps yapmadan geçerler ve prevertebral ganglionlara (coeliac, superior ve inferior mezenterik ganlionlar) ulaşırlar. Buralardan çıkan post ganglionik nöronlar GİS organları ve pankreas, karaciğer, böbrekler ve genital organları innerve ederler.

Bir başka preganlionik nöron grubu ise torasik splanik sinir içinde karın boşluğuna gider ve adrenal medullayı innerve eder. Adrenal medulla nöronları gelişimsel ve fonksiyonel olarak postganglionik sempatik nöronlardır.

 

Parasempatik yollar sakral medulla spinaqlis ve beyin sapındaki nukleuslardan gelen çıktıları geniş yayılım gösteren ganlionlara taşırlar.

 

Parasempatik preganglionik nöron gövdeleri S2-4 segmentlerde ve beyin sapında bazı kranial nükleuslarda bulunur. Bu nöronların aksonları oldukça uzundur. Çünkü ganglionlar hedef organlara yakın olarak yerleşmişlerdir.

Beyin sapındaki nukleuslar

Edinger-Westphal (III)

Superior ve inferior salivator nukleus (VII, IX)

Dorsal vagal nukleus ve nukleus ambigus (X)

III, VII, IX. Kranial sinirler à cliary, pyteriopalatine, submandibuler ve otik ganglionlara gider.

Vagus siniri ile torasik ve abdominal hedeflere gider. Ventrolateral nukleus ambigus nöronları kardiak ganglionun temel parasempatik innervasyonunu sağlarlar ve kalp özefagus ve solunum sistemine ulaşırlar.

Sakral segmentlerden çıkanlar pelvik sinirle pelvik ganglion pleksusuna ulaşırlar. Pelvik ganglion pleksusu, inen kolon, mesane, dış genital organları innerve eder.

Parasempatik preganglionik nöronlar ortalama 3 postganlionik nöronla sinaps yaparlar (bazen 1:1).

Şekil 49-3 sempatik parasempatik sistem

 

 

Enterik sinir sistemi büyük oranda otonomdur.

 

Enterik sinir sistemi gastrointestinal traktusun fonksiyonunu kontrol eder. Lokal duyu nöronu ve internöronlar ile motor nöronları kapsar. Barsak içeriğindeki kimyasal değişikliklere, barsak duvarının tansiyon değişikliklerine yanıt verir.  Enterik motor nöronlar, barsak düz kasını, lokal kan damarlarını, mukozanın sekresyonunu kontrol ederler.

Gastrointestinal sistem boyunca 2 ganglion sistemi bulunur:

Miyenterik (Auerbach) à motilite

 Submukoza (Meissner) à sekresyon

Şekil 49-4

 

Hem sempatik (para ve prevertebral ganlionlardan) hemde parasempatik(X, pelvik, splanik) sistemden girdiler almalarına rağmen göreceli olarak merkez sinir siteminden bağımsız çalışır.  Bu sinirlerden bağımsız olarakta enterik sistem normal fonksiyonu sağlayabilir.

 

Duysal girdiler değişik seviyelerde viseral reflekslere neden olurlar.

       

Otonom sinir sistemi homeostasisi sağlamak için çok değişik duysal girdilere yanıt verir. Örneğin ağrılı bir uyaran lokal vazokonstürüksiyonu sağlayan sempatik nöronları uyarır. (olası kanamayı durdurmak). Aynı ağrılı uyaran spinotalamik yolla rostral ventrolateral medullaya ulaşır. Ve yaygın sempatik yanıta yol açar (kan basıncı ve kalp hızı artar)

        Tüm afferent duysal sonlanmalar nukleus traktus solitariusta topografik bir düzenlenme gösterirler:

Tat à anteriora

GİS bilgisià intermediete

Kardiovasküler à koudomedial

Solunum à kaudolateral

Nukleus traktus solitarius viserallerden gelen duysal bilgiyi  3 yolla taşır.

·       Bazı nöronlar direkt olarak preganglionik nöronları innerve ederek direkt olarak otonomik refleksleri tetiklerler.

·       Nukleusun diğer bazı nöronları lateral medüller retiküler formasyona projekte olurlar. Daha kompleks otonomik reflekslere katılırlar(kan basıncı, solunum ritmi, gibi)

·       Üçüncü grup nöron ise visseral duysal bilgiyi pons ve orta beyinden hipotalamus, amigdala ve serebral kortekse götüren bir network’e katılırlar. Bu network otonomik yanıtlarla beraber davranış paternlerinide bütünleştirir.

 

Otonomik refleksler hem yavaş hemde hızlı visseral yanıtları üretir.

 

Oküler refleksler:

Otonom sinir sistemi gözün iki hareketini kontrol eder:

 pupilin açılması,

lensin fokuslanması.

Pupil boyutları retinaya düşen ışığın miktarı ile ayarlanır. Superior servikal gangliondan gelen sempatik lifler, irisin dialtatör kaslarını innerve ederken parasempatik lifler sirküler pupili daraltan kasları ,innerve ederler.  Normalde daha fazla parasempatik, alarm durumunda daha fazla sempatik hakimiyeti vardır. Lensin fokuslanmasını sağlayan siliar kas parasempatik kontrol altındadır.

 

Kardiovasküler refleksler:

Arteriel kan basıncı, kalpten çıkan kanın hızı ve kan damarlarının direnci ile saptanır. Sempatik sistem kalbi hızlandırır kasılmayı arttırır, parasempatik sistem ise kalbi yavaşlatır. Sempatik stimülasyon, periferal direnci ve kardiak çıktıyı arttırarak kan basıncını arttırır. Parasempatik uyarılma periferal direnç üzerinde az etkilidir. Parasempatik stimülasyonda bazı lokal vazodilatator yanıtlar oluşabilir. Bunlara NO aracılık eder.

Oysa normal şartlar sempatik bir tonusla sağlanır. Sempatik aktivitenin arttırılması ile vazokonstürüksiyon, azaltılması ile vazodilatayon sağlanır. Sempatik vazokonstürüktör tonus rostral ventrolateral medulladaki adrenerjik nöronlardan kaynaklanır. Arcus aortikus ve sinus karotikusta bulunan baroreseptörlerin uyarılması ile nukleus traktus solitariusa gelen kan basıncı sinyallerinde bir artışa neden olur. Bu nöronlar caudal ventrolateral medulladaki aranöronları uyarır.  Bu aranöronlar tonik vazomotor nöronları inhibe ederken vagal kardiomotor nöronları inhibe eder. Sonuçta baroreseptör refleks ile hem arteriel kan basıncı hemde kalp hızı düşer.

Nor epinefrin kalp hızını ve kasılma gücünü arttırır. Kasılma gücündeki artışı b-adrenerjik reseptörler ve cAMP ikinci haberci sistemi ( L tipi Ca kanal akımlarında artış) ile gerçekleştirir. b-adrenerjik reseptörler pacemaker dokuda ateşleme eşiğinide düşürürler, bu yüzden kalp hızı artar. Bu etkiler adrenal medulladan salınan adrenalin ile güçlendirilirler.

ACh kardiositlerdeki muskarinik reseptörler üzerinden etkili olur. K iletiminin artaması, sinoatrial hücrelerde hiperpolarizasyona, atrioventriküler nodülde iletimin yavaşlamasına neden olur. Ayrıca eşiği yükselterek kalp hızını azaltır. ACh hücre içi cAMP miktarını azaltarak kasılma gücünüde (L-tipi Ca kanal akımında azalma) azalmaya neden olur.

Şekil 49-5

 

Pencere 49-1 bir kimyasal ileticinin ilk izolasyonu

Kimyasal ileticinin varlığı 19.yy başları J. Langley ve H. Dale

1920 Otto Loewi kurbağa kalbi otonomik deneyleri:

Loewi uzun geceler düşünerek şu deneyi planladı. 2 kurbağa kalbini izole edecek bunlardan birini vagustan bir kaç dakika uyaracak daha sonra bu kalbin içinde bulunduğu ringer solusyonunu alıp diğer kalbin bulunduğu ortama koyacak kalb atımında ve kasılma hızındaki azalmayı göstererek kimyasal ileticinin varlığını kanıtlamış olacaktı. Ve Loewi bu maddeye Vagusstoff adını verdi (daha sonra kimyasal olarak tanımlanan asetil kolin oldu)

 

Glanduler refleks:

Nazal, lakrimal ve pekçok GIS bez parasempatik olarak stimüle edilir.. Tükrük bezleri mix innervasyona sahiptir. Sempatik uyarılma yüksek amilazlı koyu salyaya neden olurken parasempatik uyarılma bol sulusalyaya neden olur.

Sempatik aktivite vazokonstürüksiyon nedeni ile genelde sekresyonu azaltırken parasempatik aktivite artışı lokal vazodilatasyon ile salgıyı arttırır. Ter bezleri bunun dışındadır. Sempatik liflerin çoğu kolinerjiltir fakat insanda ter bezlerinin pek çok sempatik lifi a-adrenerjiktir.

 

Gastrointestinal refleksler:

Üst GIS (ağız mide arası) güçlü parasempatik (daha az sempatik) kontrol altındadır, daha aşağı bölümler enterik sistemin, otonom kontrolü altındadır.

Örneğin peristaltik dalgalar, enterik sistemin kontrolü altındadır. Besinleri ağızdan anüs yönüne iterler. Lokal gerilmelerle oluşur. Peristaltizm sırasında parasempatik sinirler enterik nöronları nikotinik reseptörler ile uyarırlar fakat barsak düz kasını kasan muskarinik reseptörlerdir. Peristaltizmde gevşemeyi sağlayan aracının NO olduğu düşünülmektedir.

 

Ürogenital refleksler:

Mesanenin boşalması parasempatik ve somatik kontrol altındadır. Parasempatik işeme refleksi oluşur.  Para sempatik sistem mesanede kasılmaya internal sfinkterde gevşemeye neden olur. Sempatik innervasyon daha çok duysal bilgi ile ilgilidir.  Mesane dolarken gevşemesini ve internal sfinkterin kasılmasını sağlar.  Ayrıca eksternal sfinkterin istemli innervasyonuda vardır. Bunların koordinasyonu ponsta Barrington nukleusu adı verilen bölgede yapılır. Her iki sfinkterin birlikte gevşemesi yapılarak işeme sağlanır.

Servikal yada torakal yaralanma ile pons ile  refleks merkezlerinin bağlantısı kesildiğinde işeme refleksi bozulmaz. Mesane çok dolunca işeme olmaz fakat tam boşalma sağlanmaz.

Seksüel reflekslerde benzer şekilde parasempatik hakimiyetinde oluşmaktadır. Fakat supraspinal katkılarda vardır. Kesi durumlarında ereksiyon gibi basit refleksler gerçekleşebilir.

 

Otonomik nöronlar çeşitli kimyasal transmiterleri kullanırlar.

 

Otonomik ganglion hücreleri hemde santral sinir sisteminden (preganglionik sinir terminalinden) hemde periferden (ganlionda sonlanan duysal sinir dalından) aldıkları inputları bütünleştirirler. Duysal liflerin çoğu miyelinsizdir ve Substance P ve CGRP gibi nöropeptidleri salabilir. Preganglionik lifler temelde sinirsel iletici olarak ACh ve NA salarlar.

 

Ganglionik ileti hem hızlı hemde yavaş sinaptik potansiyelleri gerektirir.

Preganglionik nörondan salınan ACh’ye postsinaptik nöronda nikotinik reseptörler ile hızlı EPSP(10-20 msn), yavaş EPSP (yarım saniye) yada IPSP ise muskarinik reseptörler ile oluşur. Yavaş EPSP Na ve Ca kanalları açıldığında yada M tipi K kanalı kapandığında oluşur. Yavaş inhibitör yanıt (IPSP) K kanallarının açılması ile oluşur.

Şekil 49-6

 

Peptidlerle daha yavaş potansiyeller oluşturulabilir. Bunlar 1 dakikaya kadar sürebilir. Soğuk kanlılarda bazı preganglionik nöronlarda ACh ile LHRH-benzeri peptid ile birlikte yerleşim görülmektedir.

Yüksek frekanslı uyarım peptid salınımına neden olur ve uzun sonlanmalı EPSP oluşturur. M tipi K kanallarının kapanması, Ca ve Na kanallarının açılması ile oluşabilir. Bunlar otonom ganglionun uyarılabilirliğini bir süre için değiştirirler. Memelilerde aynı şekilde Substance P salınır.

 

Noradrenalin ve Asetil kolin otonom sinir sisteminin temel ileticileridir.

 

Postganglionik sempatik nöronlardan NA salınır.  5 temel tipte adrenerjik reseptörü vardır ve bunlar pek çok önemli ilacın hedefleridir.

Tablo 49-1

 

ATP ve Adenozin güçlü ekstrasellüler etkilere sahiptir.

 

ATP, Na ile birlikte salınan bir kotransmiterdir ve P2 purinerjik reseptörleri aktifleyerek hızlı etkiler oluşturur. ATP’nin hidrolizi ile oluşan adenozin düz kas ve kalp kasında inhibitör etkileri ile NA’nin eksitatör etkilerinin zıttı olma eğilimindedir.

Pekçok farklı nöropeptid otonomik nöronlarda bulunur. Kolinerjik nöronlarda:      enkefalinler

                Nörotensin

                Somatostatin

Substance P

Noradrenerjik nöronlarda:

Nöropeptid Y

Galanin

Dinorfin

        Kolinerjik postganglionik sempatik nöronlar :

                VIP

                CGRP

Şekil 49-7

 

Postganglionik parasempatik nöronlar ACH ile birlikte VIP bulundururlar. Bu madde güçlü vazodilatatör etkilidir.

Şekil 49-8

 

 

Santral Otonomik Network Otonomik Fonksiyonu Koordine Eder.

 

Bu networkün anahtar komponenti nukleus traktus solitariustur. VII, IX ve X. kafa çiftlerinden bilgiyi alır ve otonomik fonksiyonu 2 yolla module eder:

1.      direkt basit viseral refleks yanıtlar için projeksiyonlar verir.

2.    otonomik yanıtı endokrin ve davranışsal yanıtlarla integre eder.

Şekil 49-9

 

Şekil 49-10

 

Nukleus traktus solitariustan önbeyine viseral duysal bilgi parabrachial nukleus üzerinden iletilir. Bu tad ve diğer viseral duyulara eşlik eden davranışsal yanıtlarda önemlidir. Tadla ilgili şartlı refleks deneyleri bu çekirdeğin tahribinde bozulur.

Periaquaduktal gri madde, N. traktus solitarius, parabrachial nukleus ve hipotalamustan bilgi alır ve medüller retiküler formasyona yollar.

Amigdaloid kompleks, şartlı davranışsal yanıtların otonomik komponentlerinin düzenlenmesinde anahtar bir rol oynar. Davranışla ilgili talamus ve korteksten gelen girdilerlateral ve bazal çekirdeklere ulaşırken otonom sistem bilgileri santral nukleusa ulaşır.

Talamususn visseral duysal alanları ve viseral duysal korteksin her ikiside viseral duysal afferentleri parabrachial nukleustan alır. Anterior insular kortekste iç organların topografik bir haritası vardır. En önde tad bulunurken GISve kardiyopulmıner sistem daha arkada yerleşmiştir.

Hipotalamus otonomik ve endokrin fonksiyonu davranışla bütünleştirir.

“Hipotalamus otonom sistemin başganglionudur.”

Hipotalamusun uyarılması otonomik yanıtlara yol açar. Bu nedenle hipotalamus otonom bir bölge olarak düşünülmüştür. Fakat son çalışmalar, bunların üst merkezlerden hipotalamusa ve oradan aşağıya inen yolların aktivasyonu sonucu oluştuğunu düşündürmektedir. Modern çalışmalar hipotalamusun asıl bütünleştirici fonksiyon gördüğünü düşündürür.

Hipotalamus 5 temel fizyolojik ihtiyacın düzenlenmesinde bütünleştirici fonksiyon görür;

1.      kan basıncı ve elektrolit kompozisyonunu düzenler ( su içme ve tuz iştahı ile osmolarite, vazomotor tonus ile kan basıncı)

2.    Vücut ısısını düzenler (metabolik termogenez ve sıcağa yada soğuğa yanıt gibi davranışlar)

3.    enerji metabolizmasını kontrol eder( metabolizma hızı, sindirim ve beslenmenin düzenlenmesi ile)

4.    Hormonal kontrol, gebelik ve laktasyon yoluyla üremenin kontrolü

5.    strese karşı acil yanıtları kontrol eder.

 

Hipotalamus bu temel yaşamsal süreçleri 3 temel mekanizma ile düzenler:

1.      Tüm vücutla ilgili duysal bilgi hipotalamusa ulaşır. Ek olarakta lokal ısı, osmolarite, glukoz, Na, vs. maddelerde oluşan değişikliklere yanıt verebilen içsel duysal nöronlar vardır.

2.    hipotalamus edindiği duysal bilgiyi ayarnoktası ile kıyaslar. Kan şekeri, Na, osmolarite ve hormon seviyeleri

3.    Ayar noktasından sapmayı saptar ve endokrin, otonomik ve davranışsal yanıtlarla homeostazisi yeniden kurar

 

Tüm bu süreçler koordinasyonu sağlamaya çalışır.Örneğin: farklı vasküler yataklardaki kan akımının ayarlanması, termoregülasyon, sindirim, acil yanıtlar ve seksüel olaylarda önemlidir.

 

Hipotalamus nukleuslarda özelleşmiş nöron grupları içerir.

Hipotalamus çok küçük olmasına rağmen (1400g’lık beyinde 4 g) pek çok karmaşık yollar ve hücre grupları arasında yerleşmiştir. Hipotalamus 3 bölgeye ayrılabilri:

1.      anterior

2.    medial

3.    posterior.

Hipotalamusun optik kiasmanın üzerine uzanan anterior parçası peroptik alandır. Sirkadian pacemaker dahil(suprachiasmatic nucleus)preoptik nukleus fizyolojik ayarnoktalarından sapmaya karar vermek için gerekli olan değişik duysal bilgilerin koordine edildiği temel alandır. Preoptik alan kanbasıncı ve kompozisyonunu, vücut ısısını, pek çok hormonu ve üreme aktivitesini kontrol eder.

Hipofiz sapının üzerinde uzanan medial kısım dorsomedial, ventromedial, paraventriküler, supra optikve arcuate nukleusları içerir. Paraventriküler nukleus, ön ve arka hipofiz bezinin nöroendokrin kontrolünü sağlayan hem magno hemde parvosellüler nöronları içerir. Ayrıca hem sempatik hemde parasempatik istemi innerve eden nöronları içerir. 3. ventrikülün duvarı boyunca uzanan arkuat ve periventriküler nukleuslar parvosellüler nöroendokrin nöronları içerirler. Supraoptiknukleus ayrıca magnosellüler nöronlarıda içerir.  Ventromedial ve dorsomedial nukleuslar hipotalamus içinde ve periaquadukatl gri maddeye ulaşan lokal devreler oluştururlar. Büyüme, beslenme, gelişme ve üreme gibi kompleks integratif fonksiyonları kontrol ederler.

Son bölüm posterior hipotalamik alan üzerinde uzanan ve mamiller cismide içeren arka bölümdür. Hala fonksiyonu bilinmeyen mamiller nukleusa ek olarak uyku uyanıklığı düzenlemede önemli olan histaminerjik hücre gruplarını içeren tuberomamailler nukleusta bu alana dahildir.

Şekil 49-11

 

Hipotalamusun temel nükleusları medial bölgede ve 2 temel bandın arasında bulunur. Massif longitüdinal bri yol olan Medial önbeyin bandı hipotalamusun alt ve üst merkezlerle bağlantısını sağlar. İkinci ve küçük bir band olan periventriküler lif sistemimedial hipotalamik çekirdeklerle periaquaduktal grimadde arasındaki bağlantıyı sağlar. Bu sistem basit sterotipik davranışlarda (seksüel aktivite sırasındaki postür) önemli olduğu düşünülmektedir. Periventriküler sistem parvosellüler nöroendokrin sistemede ve median eminensteki magnosellüler nöronlara aksonlarını uzatarak hipofizin (ön ve arka)kontrolüne katkıda bulunur.

 

Hipotalamus Endokrin Sistemi Kontrol Eder.

Hipotalamus arka hipofiz bezinden genel dolaşıma saldığı nöroendokrin ürünlerle direkt, salgıladığı düzenleyici hormonlarla (lokal portal sistem) indirekt olarak kontrol eder.

Şekil 49-12

 

 

Magnosellüler nöronlar direkt olarak arka hipofiz bezinden oksitosin ve vazopressin salgılarlar.

 

Supraoptik ve paraventriküler çekirdeklerde bulunan magnasellüler nöronlar nörohipofize(arka hipofize) projekte olurlar. Su dengesi ve süt salınımı ile ilgili bu nörohipofiz hormonları bu çekirdeklerdeki nöronlar tarafından sentezlenir ve genel dolaşıma verilir.

Şekil 49-13

 

Sentezde önce bir prohormon sentezlenir. Daha sonro bundan oksitosin ve vazopresin oluşur. Vazopressin salan nöronlarda araürün olrak nörofizin oluşur. Oksitosin salanlarda daha farklı ürünler ortaya çıkar.

Tablo 49-2

 

Parvasellüler nöronlar ön hipofiz hormonlarının salınımını düzenleyen peptidleri salgılarlar.

 

1950’de ilk defa Geoffrey Harris ön hipofizin şndirekt olarak hipotalamus tarafından düzenlendiğini iddia etti. Hipofizialportal venleri gösterdi. Bu sistemin sinyali hipotalamustan hipofize taşıdığını iddia etti.

1970’lerde sinyali taşıyan peptid hormonlar serisinin yapısı saptandı. Bu hormonlar, salgılatıcı ve inhibe edici olarak 2 sınıfa ayrıldı.

Tablo 49-3

 

Tüm hipofizer hormonlar dan farlı olarak Prolaktin güçlü inhibitör kontrol altındadır. Hipofiz sapının enine kesisi adrenal korteks, tiroid, gonadlar ve büyümede yetersizlik fakat prolaktin salınımında artışla sonuçlanır.

Elektriksel kayıt yapılmamış olmasına rağmen hormonların pulsatil sekresyonu nedeni ile patlamalar tarzında ateşlemeler gösterdiklerine inanılır. Salınımda ayrıca diurnal ritimde gözlenir.

Salgılatıcı hormonların yapıldığı nöronlar, temel olarak 3. ventrikülün duvarında bulunurlar.

GnRH ® 3 ventrikülün bazal parçasının ön tarafındaki nöronlarda yapılır.

CRH, somatostatin, dopamin ®daha dorsalde ve paraventriküler nukleusun medial parçasındaKi nöronlarda yapılır.

GRH, TRH, GnRH, dopamin ® arkuat nukleusta periventriküler grimaddenin median eminense uzana kısmında yapılırlar.

Median eminenste yoğun fenestralı bir kapiller bulunur. Bu hormonları alır ve hipofiz ön lopta yeni bir kapiller sistem oluşturarak, hormonların kısa yoldan ön hipofize ulaşmasını sağlar.